Menü
içinde , , , ,

Bir Avuç Kömür İçin Bir Ömür Verenlerin Diyarı; Soma!

Soma için sıradan başlayan gün ilerleyen saatlerde aynı sıradanlıkla devam etmeyecek ve küçük şehir büyük acılara ev sahipliği yapacaktı… Bundan 6 yıl evvel 13 Mayıs 2014’de saat 15.10 gösterdiğinde Soma Kömür İşletmeleri A.Ş.’de yangın başladığı ve yer altında çalışan maden işçilerinin mahsur kaldığı haberi hızla haber bültenlerinde yerini aldı. Yer altında mahsur kalan toplam 787 işçi bulunmaktaydı. Henüz o saatlerde hiç kimse tarihte yerini alacak büyüklükte bir facianın yaşandığını bilmiyordu, bilemiyordu.

Bir Avuç Kömür İçin Bir Ömür Verenlerin Diyarı; Soma!

Kaza haberini alan herkes sevdiklerine ulaşmaya çalışıyor ancak hiçbir haber alamıyor ve maden bölgesine gelmeye başlayarak yakınlarından haber almaya çalışıyorlardı. Olmadı. Bazıları için umutlu bekleyiş acı ağıtlara büründü. Yaşanılan kayıplar o kadar büyüktü ki Soma’da ve çevre şehirlerde bulunan morglar hayatını kaybeden maden işçilerine yeterli gelmemişti. Tedavi amaçlı hazırlanan hastane kısımları bomboş bekledi durdu… Hiç dolmadı o tedavi üniteleri çünkü daha önce emsali az görülmüş can pazarı yaşanmıştı yerin metrelerce altında. Morg yetmeyince Kırkağaç’ta bulunan soğuk kavun depoları hazırlanmış ve hayatını kaybeden maden şehitleri buraya getirilmişti. Öncelikle facia bölgesinde yakınlarını arayan aileler bir umut hastaneye akın ediyor tedavi edilen maden işçilerinin kayıtlarına bakıyor eğer orada yakınlarının isimlerini göremezlerse Kırkağaç’ta bulunan soğuk depoya gidiyorlardı. Burada ise öncelikle küçük monitörlerden teşhis ediyorlar olması muhtemel kişilerin numaralarını kağıtlara yazıyorlar ve cesetler arasında gezerek bu numaralara göre teşhis etmeye çalışıyorlardı. Eşini kaybeden bir kadın ‘Severek evlendik biz eşimle. Yüzünün her hattını ezbere bilirim ama tanıyamadım eşimi. Hep bunu düşünüyorum. Onu bir süre teşhis edemediğim için kırgın mıdır bana?’ demişti…

Madende hayatını kaybeden yakınını teşhis etmeye çalışan madenci yakını.

Salalar hiç dinmiyordu. Her köşeden gök kubbeye yürek yakan ağıtlar yükseliyor, ucu bucağı görünmeyen mezarlar kazılıyordu. Soma sanki ölüm kokuyordu. Ölüm sayısı durmadan artıyor umutlu bekleyişler yerini kömür karası karamsarlığa bırakıyordu. Yaşam ile ölüm arasındaki o sınır ortadan kalkmıştı. Günler geceleri kovalıyor bilanço ağırlaştıkça ağırlaşıyordu. Tam tamına 301 maden şehidimiz hayatını kaybetmişti bu faciada. Madenci yakınları bu elim olaydan sonra yaşamamıştı, yaşayamamıştı. Herkes 301 kişinin vefat ettiğini sanır halbuki geride kalanların sadece nefes alıp vermesi yaşamdan mı sanılır? 301 kişi toprağa gömüldü geri kalanlar yüreklere… O gün tam 432 çocuk babasız kaldı! Babasız kalan çocukların yaş ortalaması ise yalnızca 10 idi… Kimileri daha ana rahminde! O gün yurdun her köşesine ateş düştü koru tüm Anadolu’ya yayılan!

Maden faciasında babasını kaybeden 432 çocuktan biri.

Can pazarı yaşanırken yer altından sağ çıkarılan maden işçisi dayatılan sistemde kendisine sedyede bile yer bulamamış ve o anda fakültelerde sınav sorusu olan, ders kitaplarına giren, herkesin yüreğini sızlatan soruyu sormuştu… ‘Çizmelerimi çıkarayım mı sedye kirlenmesin?’ Bir diğeri başka yerden bağırmıştı ‘Ağabey baretim kaybolmasın maaşımdan keserler’… Başka yerden bir madencinin haykırışı yakıyordu yürekleri ‘Beni değil Mahmut ağabeyi çıkarın önce onun karısı hamile.’ Karısı hamile olan Mahmut ağabeyinden önce çıkmayı utanç sayan yüreği merhamet dolu bir madenci… Yer altından çıkarılan madenciye mikrofon uzatıyorlar ve soruyorlar: ‘Yine yer altında çalışır mısın?’ hiç düşünmeden cevap veriyor: ‘Çalışırım. Çocuklarım ve borçlarım var mecburum…’ Evladının sünnet davetiyesini sıkıcı tutmuş ellerinde! Arkadaşlarına dağıtmak için yanına aldığı davetiyeden teşhis edileceğini kim bilirdi? Kelimeler öyle kifayetsiz öyle ağır ki! Üstüne söz söylenmeyecek kadar ağır, yüreği parçalayacak kadar keskin…

Sedye kirlenmesin diye çizmelerini çıkarmak isteyen maden işçisi Murat Yalçın.

Maden faciasından sonra iki çocuğuyla ayakta durmaya çalışan bir kadın tanıdım… Eşinin kaybından sonra kendinden o kadar vazgeçmişti ki yalnızca evlatları için yaşar olmuştu. Bir gün bir konuşmasında ‘Her şeylerine çare buldum da bir babasız kalmalarına çare bulamadım’ dedi. Başka bir kadın tanıdım… ‘Yavrum yürümeyi, baba demeyi öğrenemeden babasızlığı öğrendi. Babasının mezarı başında baba demeyi öğrettim ben yavruma’ dedi. Anlatılacak daha ne hikayeler ne acılar var!

Maden şehitlerinden birinin mezarı… Herkes kendi usulüne göre veda etti sevdiklerine…

Bir avuç kömür için bir ömür verenlerin diyarı Soma… Daha ilkokul sıralarında başlar madenciliğin kaderi… Matematiğin zayıf olsun hemen çıkar birileri okursan mühendis olursun okumazsan doğru kazma kürek yer altına gidersin derler.. Kadınsan da değişmez kaderin. Eğer bir soruda takılırsan yine birileri çıkar ve madenden gelen eşinin kömürlü kıyafetlerini yıkarsın derler…

Soma Maden faciasının üzerinden tam 6 yıl geçti.. Unutulmasın. Unutturulmasın. Bu faciadan dersler çıkarılsın ve bir daha tekrarlanmasın, başka SOMA’lar olmasın.. Başka çocuklar sokağa çıkma iznini babasının mezarına gitmek için kullanmasın. Her çocuk gülsün, her işçi yaşam kaygısı gütmeden işe gitsin. Sanıklar yalnızca vicdan mahkemelerinde ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası almasın! Adalet böyle ihmal zincirinden oluşan faciaların olmaması için uğraşsın… Hayatını kaybetmiş tüm işçilerin karşısında saygıyla eğiliyorum.. Son nefesimi verinceye kadar 13 Mayıs 2014 tarihinde yaşanan büyük acıları anacağım ve herkese anlatacağım… Bir çift çamurlu çizmenin dünyanın en temiz şeyi olduğunu ve bir baretin 301 ömre bedel olduğunu söyleyeceğim herkese… Söyleyeceğim ki herkes öğrensin o bedavaya dağıtılan kömür için insanların karanlıklar içinde aydınlığı beklediğini, canını hiçe saydığını anlasınlar.. Bir lokma ekmek için yerin metrelerce altında yaşam mücadelesi verildiğini siyahın sadece renk olmadığını bazıları için hayatlarının tam karşılığı olduğunu öğrensin herkes!

KÖMÜR

Yine bir kömür

Kütürdedi Sobada

Kayıp bir madencinin

Kalbi rast geldi

Atıverdi sıcak odada.

Sunay AKIN

Yorum Bırakın

Exit mobile version
Araç çubuğuna atla