içinde

Hayatın Tadı Beklentilerimiz Gerçekleşmezken Beklemediğimiz Şeylerin Gerçekleşmedir

“Herkesin başına aynı işler gelir, erdemlinin de erdemsizin de, iyinin de kötünün de, kirlinin de temizin de, fedakâr olanın da olmayanın da, dürüstün de günahkârın da, yemin edenin de bozanın da… Güneşin altında yapılan her şeyde bu kötülük vardır, herkes aynı kaderi yaşar.”

(Tolstoy, İtiraflarım)

Hayat zıtlıklar üzerine kurulmuştur; varlık, yokluk, iyilik, kötülük, ölüm, yaşam, zengin fakir, cennet, cehennem gibi… Bu zıtlıklar aslında insanın yaş aldığı her evrede gün yüzüne çıkar, bazen bu durum kadere yorulur, insanın karşısına çıkan alternatif yollar gibi, gideceği yolu kendi hür iradesiyle belirlemesi gibi, hayatın önüne çıkardığı tatlı sürprizler gibi yorumlanır. Ancak hayat budur. Hayat zıtlıklardan ibarettir. Ve karşımıza çıkan tüm zıtlıklar soyut duygularımızın şekillenmesinde bize yardımcı olur. Mutlu olmayı, ağlamayı, sevdiğimiz insanlar için endişe duymayı, birisinden nefret etmeyi zıtlıklar sayesinde deneyimleriz. Bu deneyim sürecimiz yaşam boyu bizimle olduğu için, çocukluk döneminde yaşadığımız soyut duyguların gelişimi bazen travmalara yol açabilirken, bazen de tam tersi hayatı anlamlandırma çabamıza yön verebilir.

Büyüdüğümüz çevre, ailemizin geçmişi ve toplumun ortak geçmişinin, telepatik bir şekilde bizim yaşam çemberimize dahil olması aslında bizim tam anlamıyla biz olma sürecimizi nasıl etkiliyor? Ailemizin, kendi içerisinde iyileştiremediği yaraları, geçmişiyle kapatamadığı hesapları ve kırık bir kalbi varsa eğer, bunu yetiştirdiği insana yani bize, nasıl yansıtabilir? Biz de büyüme evremizde aynı kaderi yaşar mıyız? Aynı daire içerisinde farklı bir geçmişler bulundurarak aynı hikayeyi tekrar oynar mıyız?

Bu sorunun cevabı aslında belirsizdir. Ama evet insan aile travmalarını bir yük olarak geleceğini taşır maalesef bugününde kapatamaz. Geçmiş yaraları belki ölene kadar iyileşmez sadece bu yaraların üstüne bir halı atılır ama bu halı sürekli yer değiştirir, oradan oraya savruldukça aynılığın eseri haline gelir insan. Bazı duygular ortak yaşanır, her insanın mutlu olduğunda yüzünde açan gülümse gibi, hüzünlendiğinde döktüğü gözyaşı gibi… ancak yaşanmışlıklar bile ortak olabilir mi?

Toplumda süregelen cümleler arasında kendi yaşamının verdiği zıtlık mücadelesine yenik düşen insanlardan “ben annemin kaderini yaşıyorum” cümlesini duyabiliriz. Kim bilir belki de sadece inandığı ve istediği için o yaşam formunda varolmuştur kişi. Hayat, bize sunduğu zıtlıkla aslında mücadele etmemizi ister ve biz hangisine yenik düşersek bizi o zıtlıkla onurlandırır.

Teslim olmak, vazgeçmek ve mücadele etmek, kurtulmak aslında bizim elimizdedir. Berkun Oya’nın “Cici” filminde aslında resmetmeye çalıştığı şey tam olarak bu detaydır. Kurtulmak istemediğimiz, geride bırakamadığımız her düşüncemiz geleceğimizi belirler. Merak ettiğimiz her şey geleceğimizi oluşturur. Yaşadığımız her zorluk o günde kalmazsa eğer, yarınımızda tekrar gün yüzüne çıkar. Bir şeylerin hesaplaşmasını kendi içimizde kapatamamışsak, gün gelir o hesaplaşmayla tekrar yüzleşiriz. Bazı şeyler kaçınılmazdır. Ailemizin içindeki tezatlıklarımızın konuşulmaması, bunun getirdiği derin sessizlik, geçmişteki aile davranışlarımızı hiç güncellemeden bugünümüze yansıtmamız ve o aynılığı belki de aynı kalıptaki kötülüğü, sevgisizliği, merhametsizliği elden ele bulaştırmamız. Bir virüs gibi yayılmasına sebep olmamız… Oysaki küçükken bebekleri cici, cici diye sevmeye başlarız. Sevgiyi öğrenme ve unutma biçimimiz ne hızlı. Davranışsal öğretileri kabul ederek, kendi istediğimiz asıl hayatı kendimizde uzaklaştırmamız ne hızlı! Bu duruma alışmamız ne hızlı!

Oysaki insanlara gereken tek şey sevgi. Yarım kalmış her şey ömür sonuna dek yarım kalır. Bu yarım kalmışlık tüm yaşantımıza yansır. Bu eksiklik her davranışımızda daima varolur. Ailemiz eksik kalır, sosyal hayatımız eksik kalır, soyut duygularımız eksik kalır… Evet insan ömrü çok kısa ve yine birçok tamamlanmayan hikaye ile bitecek tüm oyunların sonu. Kendimiz için tasarladığımız, hayalini kurduğumuz yaşam formunda bari sadece sevgimiz, evet sevgimiz tamamlanmış olsun…

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir