içinde

Ailenin Gözbebeği

“Sizinle birlikte yaşıyordum. Aradan bir sene geçti. Bir gün, şekli bozulmadan ve dikişleri açılmadan bir yıl giyilecek çizmeler ısmarlayan adam geldi. Ona baktım ve birden bire omuzlarının arkasında arkadaşımı –ölüm meleğini- gördüm benden başka kimse o meleği görmemişti; onu tanıyor ve  akşam olmadan ruhunu alacağını biliyordum. Kendi kendime düşündüm: “Adam bir yıllık hazırlık yapıyor, ama akşam olmadan öleceğini bilmiyor.” İşte o zaman Allah’ın ikinci sözünü hatırladım: “insana ne veilmemiştir, öğren.”

(İnsan Ne İle Yaşar, Tolstoy)

Yaşam, her insan için başka bir anlam ifade eder. Kimisi için sevgi, mutluluk, güzel anılar ve dostluklar… kimi insan içinse acı, nefret ve kötülükler getiren ucu bucağı olmayan bir uçurum olabilir. Tolstoy bile bu konuda ikilemde kalmış olmalı ki, Ivan Ilyiç’in Ölümü adlı eserinde yaşamı gitgide artan acılar ve en dibe en korkunç acılara uçmak olarak yorumlamış. Ancak İnsan Ne İle Yaşar kitabında da her öyküde sevgi özelinde ve insanlığa dair umut oluşturacak bir sürü hikayeye yer vermiş. Peki gerçekten hayatın anlamı nedir?

Bu soruyu tam anlamıyla yanıtlayabilmek elbette kolay değil. İnsan dediğimiz varlık yaşamsal tecrübeleriyle yaşamın anlamını algılamaya çalışıyor. Benim bakış açım ise şöyle değişti…Human isimli belgeseli izlediğimde yaşamın gerçek kodlarını keşfettiğimi düşünmüştüm. Sevgi, sevgidir. Nefret nefrettir ve her çocuk sevgi ile büyür tezim bu belgeselle yıkılmıştı. Babam bana daima insanlara karşı vicdanlı, merhametli olmayı, sevgi ve nezaketin esirgenmeyen bir davranış olması gerektiğini öğretti. Ve sandım ki her çocuk böyle büyüyor bunlar sevginin kodları. Büyüdükçe aslında her ebeveynin soyut duyguları çocuklarına öğretmekte hiç çaba sarf etmediklerini gördüm. Büyüdükçe herkese sevginin, sevgi olmadığını hatta sevginin nefretle eşdeğer anlamda öğretildiğini gördüm. Zıtlıklar ve kaos insana bir seçim şansı sunabilir diyebilirsiniz paragrafı okurken, ancak çoğu öğretinin ve alışkanlığın dışına çıkabiliyor olmanın çok ama çok üst bir bilinç gerektirdiğini de bizzat deneyimleyerek öğrendim. Ve okudukça, yaşamsal tecrübe kazandıkça ve bu tecrübeleri öğretiye çevirdikçe de yaşamın çok ama çok basit değerler bütünü olduğuna kanımca karar verdim. Bu basit değerler nedir diyecek olursanız; sevdiklerinizle geçirdiğiniz güzel bir sohbet, ailenizle yaptığınız kahkaha dolu bir pazar kahvaltısı, gerçekleştirilmiş bazı hayaller yaşamda oluşan tatlı ve şahane rutinler.

İnsanın kalbine gerçekten ne hükmeder? İnsana gerçekten ne verilmemiştir? İnsan ne ile yaşar? Bu soruların cevabını belki bir ömür aramakla geçirsek yine bilemeyeceğiz. Tek bildiğimiz bugün yaşıyoruz, bugün sevdiklerimizle birlikteyiz onlarla yeni anılar biriktiriyoruz. Yarın yazılmış olsa bile bizim için belirsiz. Bugünü tek gün gibi yaşamak dolu dolu belki de tek ve en gerçek nedenimiz. Ve eskiden, insanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları, kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım, oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş. Seven insan Tanrı’nın, Tanrı da onun içindedir, çünkü Tanrı sevgidir.”

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir