Kapitalizm Krizleri: Kaostan Yeni Bir Düzen Yaratmak
Kapitalizm Krizleri: Kaostan Yeni Bir Düzen Yaratmak
içinde , , , ,

Kapitalizm Krizleri: Kaostan Yeni Bir Düzen Yaratmak

“Majesteleri 2008 küresel kriz yaşanırken Londra Ekonomi Okulundaki iktisatçılara, krizi nasıl öngöremediniz? Diye sorar. Bu soru üzerine iktisatçıların canı sıkılır. Kraliçe daha sonra aynı soru İngiltere Merkez Bankasına sorar. Bun üzerine Britanya Akademisi tüm iktisatçıları bir araya getirir ve birlikte majestelerine müthiş bir mektup yazılır. Mektup şöyledir, pek çok adanmış entelektüel ve zeki insan hayatlarını bu konunun çeşitli yönleri üzerinde, çok ciddi bir şekilde çalışarak harcadılar ama bir şeyi gözden kaçırdılar sistemik risk, sermaye birikiminin içsel çelişkileri…”

(David Harvey,  Kapitalizmin Ötesinde, Sorumlu, Adil ve İnsancıl Bir Sistem İçinde Yaşamamıza Olanak Sağlayacak Yeni Bir Sosyal Düzene Bakmanın Vakti Gelmedi mi?)

Ekonomik hayatı organize etmenin yalnızca iki yolu vardır. İlkinde, ailelerin ve bireylerin gönüllü seçimi ve gönüllü iş birliği ekonomik hayatı organize eder. Bu düzenlemeye serbest piyasa (piyasa ekonomisi-kapitalizm) denir. Diğerinde ise bir diktatörün emirleri bunu yapar. Buna da kumanda ekonomisi adı verilir. Kumanda ekonomisinin aşırı biçiminde, yani organize bir devletin üretim araçlarının mülkiyetini elinde bulundurduğu sisteme sosyalizm veya komünizm denilmektedir. Ekonomik hayat, temel olarak bu sistemlerden biri yahut diğeri ile organize edilir.

Şüphesiz, bugün birçok ülkede olduğu gibi bunların bir karışımı da mümkün olabilir. Fakat karışım genellikle istikrarlı görülmektedir. Eğer bu, serbest piyasa ve kumanda ekonomisinin bir karışımı ise kumanda bölümü sürekli artış eğilimde olur. Bu sebeple ekonomik sistem ya tamamen serbest, ya da kumanda sistemi olmalıdır.

Piyasa ekonomisi bilinçli şekilde birisi tarafından planlanmış değildir. Her şey evrim süreci içinde gerçekleşmiştir. Mümkün olan maksimum dengeli üretimi sağlaması ve/veya sahip olduğumuz değerlerle orantılı olarak ödülleri ve cezaları dağıtması anlamında mükemmel değildir. Ancak bahsedilen mükemmel sistemi hiçbir ekonomik sistemde bulunmamaktadır.  Her bireyin kaderi, her zaman, tabiatın bahşettikleri kadar, kazalardan ve felaketlerden etkilenir. Bir kuraklık veya sel, mahsullerin yarısını süpürüp götürebilir, direkt etkilenen üreticilere felaket getirir ve belki de stok bulunduranlara da yüksek fiyatlar ve karlar vasıtasıyla servet kazandırır. Hiçbir sistem, o sistemi işleten insanoğlunun ihmal, beceriksizlik, bazılarının kötü şansı, eksik öngörü gibi kusurlarını tümüyle ortadan kaldıramaz.

Fakat her krizin sonunda görüldüğü gibi, piyasa ekonomisinin iniş çıkışları, kendi hatalarını düzelteme kapasitesine sahiptir. Otomobil veya bina yapımındaki fazlalık, sonraki yıl daha az otomobil veya bina yapılmasına sebep olacaktır. Buğday veya mısır üretimindeki yetersizlik, sonraki sezonda bunlardan daha fazla üretilmesine yol açacaktır. Devlet istatistikleri yokken bile üreticiler, nispi fiyatlar ve karlar tarafından yönlendirilmekteydi. Üretim giderek daha etkin hale gelir, çünkü az etkin üreticiler piyasadan ayıklanırken, daha etkin üreticiler üretimlerini arttırmaya cesaretlendirilir.

Böylelikle az etkin üreticiler daha az kazanırken, daha fazla üretenler kar üstüne kar elde etmiş olurlar. Temelde kapitalizmin tanımı eşitsizlik üzerine kurulmuş bir ekonomik sistemdir desek yanılmış olmayız.

Bu ekonomi modelinin içerisinde bulunan insanlar, tam olarak kapitalizmin hayatımızla bütünleştirdiği noktaların ve bu bütünleşmenin verdiği zararın eleştirisini soft power ile yani sinemaya uyarlayarak topluma yansıtmak istemişlerdir. Birçok dizi ve filmde sistem eleştirisi yapıldığını söyleyebiliriz. Ancak bakıldığında sistemi kullanarak -yani rant elde etme çabası içerisindeyken – sistemin eleştirildiğini hatırlatmakta fayda olacaktır. Birkaç dizi ve film örneğiyle açıklamak gerekirse, 12 Monkeys filminde,  akıl hastanesinde geçen şu replikte: “Artık üretken değiliz, artık hiçbir şey yapmıyoruz. Hepsi otomatik. O zaman biz ne için varız? Biz tüketiciyiz. Bir sürü şey alırsan sen iyi bir vatandaşsın, almazsan akıl hastasısın. Düşün, yeni arabaları, yeni kıyafetleri satın almayı düşün…” sistemin insanları yalnızca tüketime yönelik ihtiyaçlara zorladığı açık bir şekilde görülmektedir. Peki, üretemeyen insana ne olacak bu sistem içerisinde?

Üretemeyen insan,  zaten topluma yabancı bir birey olduğu için sistem tarafından kaderi çizilmiş halde yönlendiriliyor. Yeni işte başarılı olma imkânı verilmiyor, yeni bir şey üretmesine izin verilmiyor, yenilikten, değişimden, kaostan uzak bir şekilde sistem dışına itiliyor. Üretimden kazanan ve tüketime bağımlı kılınan bireylere ise, verilen, sunulan ödüller sadece haz gerçekleştirme odaklı ve tatmin duygusunun maksimuma çıkarılmasıyla ilgili ödüller olduğu için, bu sistemde insan, iradesini, tercih duygusunu, insani davranışlarını unuttuğu bir yolculuğa çıkıyor. Westworld 3.sezonunda işlediği kriz teorisinde tam olarak bu düşünceden yola çıkarak insana tercih duygusunu sunmayan sistem nedir? Sorusunu bizler için yanıtlıyor. Ev sahiplerinin bir seçim şansı olmaması adına çıkılan yolculukta özgür bir dünyayı hedefleyen ana karakterin, aslında kendi dünyasından farklı bir yere gelmediğini ve insanların, kendilerine sunulan tercih hakkını unuttuğunu-amaç yalnızca insanları kontrol altında tutmak-  gördüğünde hatırlamak için tek bir yöntem olduğunun farkına varıyor. Bu yöntem KAOS!

Yaşadığımız dünyada suçluların olması, insani davranışlarla alakalıdır. Sisteme karşı çıktığını göstermek aslında bir tercih meselesidir. Dünyada, isyan eden her şeye karşı çıkan uyumsuz tabanı ortadan kaldırmaya çalışmak, kişinin iradesini yok etmek anlamına gelmektedir. Kaos, yaşadığımız bu dünyada insana tercih hakkı sunan tek kavramdır.

Kaos, dünyayı ve insanlığı besliyor!

Belki, çok ucuz diye alınan kıyafetlerin insanları mutlu etmesi, bu sebeple olan bitene ses çıkarılmaması, büyük oluşan Big Data şirketlerinin, bireylerin her şeyini öğrenmesi ve koordine etmesi, en genelden en özele kurulan hayata müdahale etmesi… bu hayatı yaşayan bizleriz! Sisteme hizmet eden bizleriz! Yaşadığımız dünyayı bu hale getiren bizleriz! Kötü geleceğe kavuşmak için bekleyen, bizleriz!

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir