MODERN DÜNYANIN KARAKTERİSTİK YAN ÜRÜNLERİ
MODERN DÜNYANIN KARAKTERİSTİK YAN ÜRÜNLERİ
içinde ,

Modern Dünyanın Karakteristik Yan Ürünleri

Bir Başkadır Dizisindeki Alt Metin: Modern Dünyadaki Karakteristik Yan Ürünler

Bir Başkadır Dizisi Oyuncuları
Bir Başkadır Dizisi Oyuncuları

“Hayatımızın belli dönemlerinde duygusal bakımdan tıkandığımızı hissedebiliriz Meryem. Hislerimizi nasıl ifade edeceğimizi bilemeyebiliriz. Hepimiz, tüm insanlar hayatımızın belli dönemlerinde duygularımızı bastırırız. Sanki bütün hislerimiz bir kafese tıkılmış gibi olurlar ve kaçmamak için direnirler. İçimizde büyük bir huzursuzluk oluşur ve bu durum sadece çevremizdekilerle olan ilişkilerimizi değil, sağlımızı da etkiler. Duygular gereklidir ve faydalıdır Meryem. Tüm duygularımızı hissedebilmemiz için kendimize izin vermemiz gerekir. Seni, beni hepimizi, kim olduğumuzu tanımaya ve ne istediğimizi öğrenmeye taşıyacak olan köprülerdir duygular. Duygularımızı bastırmak üzerimizde bir yük oluşturur. Bazen kaldıramayacağımız kadar ağır olur bu duygusal yük. Ve olumsuz etkilerini de sağlımız bozulmadan anlayamayabiliriz.”

(Bir Başkadır.)

Gelenek ve Göreneklerin İnsanın Geçmişindeki Rolü

Gelenek ve görenekler toplumlar için her zaman çok kıymetli olmuştur. Belli bir insan ilişkisinin doğurduğu alışkanlıklar hemen hemen her ailenin içerisindeki davranış şekillerine sirayet edebilir. Bu durum bir çocuğun büyüme evresindeki düşünce ve davranış şekillerini ilk etapta oluştuğu gibi, örnek aldığı ailenin, kişiye verdiği bir öğreti olarak da görülebilir.

Bu doğrultuda ailenin çocuğu yetiştirirken verdiği A’dan Z’ye her şey çok önemlidir. Öyle ki, söz konusu öğretiler çocuğun gelecek hayatındaki düşünce kalıbının oluşmasını sağlar. Toplum, yüzeysel bir şekilde irdelendiğinde, din ve ideoloji bağlamında çift kutuplu bir yapıda değerlendirilir. Bir ailenin din baskısı ile büyüttüğü bir çocuk öteki ailenin ideoloji baskısıyla büyüttüğü çocukla -aslında- eşdeğerdir. Baskıyla büyüyerek birey haline gelen çocukların gelecekte farklı olanı kabullenmeme durumu ise, kaçınılmaz bir gerçektir.

Bu gerçekle yüzleşebilmek ve toplumdaki kalıpları yıkabilmek, bireysel anlamda kolay gözükebilir. Ancak belirli bir kalıbın içerisinde büyüyen ve bu doğrultuda kendini yetiştiren insanların değişimi, farklılığı kabullenmesi oldukça zordur.

Ancak belirli bir kalıbın içerisinde büyüyen ve bu doğrultuda kendini yetiştiren insanların değişimi, farklılığı kabullenmesi oldukça zordur.
Ancak belirli bir kalıbın içerisinde büyüyen ve bu doğrultuda kendini yetiştiren insanların değişimi, farklılığı kabullenmesi oldukça zordur.

Toplum içerisindeki bu çift kutuplu çatışma şekli, şiddetvari, kimlik bazlı ve nefret gibi kabullenilmeme duygusunun baskın olduğu eylemlerin gerçekleşmesine yol açacaktır. Oysaki topluma bakıldığında içinde bulunan sistemden –kapitalizm- kaynaklı olarak bir sınıf farklılığının oluştuğunu görülür. Bu sınıfsal farklılığın getirdiği, mesleki ve yaşamsal anlamda birçok zorluk/kolaylık elbette olacaktır.

İnsanın Doğumundan Ölümüne Kadar Evre Evre Kendini Keşfi

İnsanlar, doğdukları yeri, ailelerini, belli bir yaşa kadar onlara hangi düşüncenin empoze edileceğini bilmeden büyürler. Ancak her şeyin anlaşıldığı, düşüncenin, kişinin kendi iradesi doğrultusunda verebileceği yaşa geldiğinde aynı düşüncenin devam edebileceğini ya da dünyada var olan her dini, her görüşü araştırabileceğini ve kendi düşünce tabanını oluşturabileceğini, bilmekteyiz.

Bu dünyada gelen tüm semavi dinlerden ve oluşan tüm ideolojilerin ötesinde insanın, insanı anlayabilmesi, saygı duyabilmesi, empati kurabilmesi, aynı kandan, aynı ırktan, aynı soydan, aynı düşünceden olmasa bile sevgi besleyebilmesi gerekmektedir. İnsanlara sunulan ve girmeleri için şekil verilen her kalıbın belirli bir güruhun çıkarlarını etkilediğini ve buna hizmet ettiğiniz söylesek yanılmış olmayız.

Bakınız: İdeolojilerin emperyalist bir yayılmacı aracı olduğunu Soğuk Savaş döneminde ABD/SSCB arasındaki çatışmalardan anlayabiliriz. Ülkemizde yaşanan kimlik bazlı siyasi hareketlerin de, iç çatışmayı tetiklemek ve insanların milliyetçi duygularıyla nefret söylemini çoğaltmak için kullanılan bir dinamikten ibaret olduğunu söylersek, yanılmış olmayız. Bir Başkadır dizisinde geçen şu replik, “35 sene önce, gebe anamın karnına o tekmeyi kim attıysa, bugün de birileri atıyor o tekmeyi. Kim sürüklediyse buraya bizi, yerimizden yurdumuzdan edip, 35 sene önce. Atanın yüzü değişiyor, adı değişiyor ama birileri bir yerlerde yiyor o tekmeyi ve sen benim kardeşim, 35 sene önce o tekmeyi yiyen kadının evladı, o içerideki garibin kardeşi. Bugün kim atıyorsa o tekmeyi gidip, ayaklarının altını öpüyorsun. Görmüyor musun? Nasıl bu kadar sağır olabildin? Nasıl dönüştü benim kardeşim buna? Nasıl dönüştün? Görmüyor musun bizi nasıl birbirimize düşürdüklerini? Görmüyor musun?”  aslında yaşanan her şeyi açıklıyor.

Dini inanışı, savunulan siyasi lidere olan inancı, belirli bir ideolojiyi bireyselleştirip, birbirimize olan sevgimizi ve anlayışımızı yaymaya çalışsak, dünya nasıl bir yer olurdu?

Not: Bir Başkadır dizisi şiddetle önerilir.

Ne düşünüyorsun?

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir